
MAPAR OTOMOTİV YÖNETİM KURULU BAŞKANI YALÇIN ŞAHİN’DEN KRİTİK UYARILAR:
TÜRKİYE, tarihinin en çalkantılı süreçlerinden birisini yaşıyor. Bir yandan içeride yaşanan siyasi krizler, öte taraftan bölgemizde yaşanan savaş ve çatışmalar… Rusya-Ukrayna savaşı da cabası! Uzun yıllardan sonra enflasyon yine tavan yaptı. Bir aldığını bir daha aynı fiyata alamıyorsun. Buna da bağlı olarfak ekonomide tam bir belirsizlik var. Ne olacak, enflasyon ne zaman düşecek, kurlarda istikrar ne zaman yakalanacak? Bilen yok! Böyle olunca yatırımcı da önünü göremiyor, haliyle riski göze alıp yatırım yapamıyor. Sırf bu nedenlerden dolayı binlerce yatırımcımız Mısır gibi başka ülkelere yatırımlarını kaydırdı. Sıkıntıyı her zaman olduğu gibi yine en fazla hisseden kesimlerden birisi de karayolu yolcu taşımacıları. Öyle ki, pek çok bireysel yatırımcı ve firma ‘olmak ya da olmamak’ noktasına dayandı. Peki ne olacak, bu durum nereye kadar sürecek, ayakta kalmak için neler yapacağız? Sektörü yakından bilen, ‘dost’ olarak addedilen sektörün güvenilir iş ortağı MAPAR Otomotiv’in Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Şahin ile bunları konuştuk. Şahin, umutlu olmak istese de, ‘2026 yılının 6. ayına kadar sıkıntı aynı şekilde devam eder’ diyor. Peki ne yepmalı? Yalçın Şahin, ‘O devirler geçti, artık çok iş yapayım dememek lazım. Önemli olan kazanç, bir de bazı zamanlarda daha az zarar etmek. Onun için akılcı hat planlamaları yapılmalı, verimlilik artırılmalı, boş otobüs yola çıkarmamalı’ tavsiyesinde bulunuyor. İşte Yalçın Şahin ile yaptığımız çarpıcı söyleşimiz:
GÜLEGÜLE: Sektörde kime sorsanız, sıkıntıdan dert yanıyor. Ancak diğer taraftan da bir umutla yatırımlar yapılıyor, hatlar açılıyor, hatta işe yeni soyunanlar oluyor. Satıcı olmanın yanı sıra ‘dost’ kimliğinizle neler oluyor, özetler misiniz?
KOŞULLAR HATAYI AFFETMİYOR
ŞAHİN: Dert yanmak, maalesef hepimizin ortak yanı. Baktığınızda, evet bir alış veriş var ama, kimse durumdan pek de memnun değil. Bunun sebebi, yaşanan koşullar. Ekonominin durumu hepimizin malumu. Global sıkıntılara ve savaşlara da bağlı olarak, ülke ekonomisinde sıkıntılar yaşıyoruz.
Bir yandan kurlar yüksek, baktığınızda faizler yüzde 50’ler civarında, yani o da hayli yüksek, hepimizi yakından ilgilendiren bir de akaryakıtın durumu var, maalesef o da çok çok yüksek… Otobüsçünün su gibi harcadığı motorinin litre fiyatı 55 liralara dayandı. Bu koşullarda otobüsçü, artık para kazanamaz noktaya gelmiştir. Günü kurtarma mücadelesi var, öyle ki firmalar ve otobüsçüler yılın büyük kısmında kazançtan vazgeçti, daha az zarar etmeye bile razı. Otobüsçünün durumu buysa, satıcı olarak benim de, üreticinin de durumu parlak değil demektir. Bu derin sıkıntının kökeninde ülkenin durumu kadar sektörün de yanlış hesap ve planlama yapması yatıyor.
GÜLEGÜLE: ‘Pazarı koklayan,’ öngörüleri neredeyse bire bir karşılık bulan bir sektör mensubu olarak biliniyor, tanınıyorsunuz. Her yıl, bu konuda sektör yayını olarak görüşlerinize başvururuz. Artık yılın ilk yarısını geride bıraktık. Nasıl bir 6 ay oldu? İkinci yarıya ilişkin ön görüleriniz nedir?
TURİZM VE ŞEHİRLERARASI SIKINTILI
ŞAHİN: Normal seyirlerde ilerleyen bir yılın ardından, 2025 yılına da benzer koşullarda giriş yaptık. Pazara baktığınızda, bütün üreticiler planlamış oldukları gibi ürettikleri otobüsleri satıyor. Satış kısmında hiçbir sorun yok, yani bütün üretilen otobüsler alıcı buluyor. Tabii bunu sadece şehirlerarası otobüs ve turizm otobüsü için söylüyorum. 12 metre aşağısı için konuşmuyorum. Büyük otobüslerin hepsi zaten önceden siparişleri alınıyor ve satılıyor.
Şu anda temmuzun ortasına geldik. Haziran sonu itibariyle bantlardaki üretilen arabaların hepsi satıldı. Üretimde bir problem yok ama döndüğümüzde otobüsçü para kazanabiliyor mu; asıl ona bakmak gerekiyor. Peşinen söyleyeyim; kimse kendisini kandırmasın bence otobüsçü para kazanamıyor. Çünkü doğru fiyatlandırma yok, doğru ve verimli sefer planlamaları yok. Öte taraftan baktığınızda turizm ayağında da çok ciddi sıkıntılar var.
Maalesef özellikle batı orijinli, yani yüksek oranda döviz bırakan yabancı turist artık ülkemize pek fazla gelmiyor. Yerli turist desen, o da pahalılıktan dolayı fazla seyahat etmiyor, doğrusu edebilecek gücü yok.
Tüm bunlardan dolayı, benim düşünceme göre turizm sektörü de, şehirlerarasında olduğu gibi para kazanamıyor, gittikçe kan kaybediyor.
İnsanlar maddi sıkıntıdan dolayı ilk olarak seyahatlerini kısma yoluna gidiyor. Bu sadece ülkemiz için değil, tüm dünyada böyle. Maddi koşulların yanı sıra, turizmin en büyük düşmanı olan savaşlar da bir türlü durmak bilmiyor, ardı arkasına yeni savaşlar patlak veriyor. Bilindiği üzere turizm barış demek…
Barışın olmadığı bir dünyada, turizm büyük sekteye uğrar. Maalesef savaşlar hala devam ediyor, insanlar hala can veriyor, ekonomi de bu savaşlara kurban gidiyor. En kötü şeylerden bir tanesi de paranın, emtianın faizden dolayı yüksek olması ve insanların bunlara ulaşamaması… İnsanlar şuanda emtiaya yetişemiyorlar. Yetişemediğinden dolayı da Türkiye’deki hiçbir ticaret, şu anda ne yazık ki faizin verdiği yüzde 50 parayı kazanabilme şansı vermiyor.
Bundan dolayı da sektör bana göre kör topal gidiyor. Yani herkes mutlu değil.
Esas bundan sonrasına bakalım, sezon açılıyor işler bir süre iyi gidecek, otobüsçünün cebi bir süreliğine para görecek; 3. Çeyrek dediğimiz 6. Ayla 9. Ay arası. İnşallah otobüsçü şehirlerarasında para kazanır, umudumuz ve beklentimiz bu. O zaman da sizlerle beraber muhabbet ederiz ama döndüğümde bence üretici açısından bir problem yok, ama otobüsçü açısından hem şehirlerarasında hem turizmde beklenti bana göre düşük.
GÜLEGÜLE: Otobüsçünün durumunun kötü olmasının sebepleri var tabii; sizce asıl neden mevcut ekonomik koşullar mı, yanlış planlama, yanlış yatırım ve yanlı uygulamalar mı?
OTOBÜSÇÜLÜK EZDİRİLMEMELİDİR!
ŞAHİN: Kesinlikle şunu belirtmeliyim ki, sorun sadece otobüsçünün kendinden kaynaklı değil. Türkiye’de ulaşımın planlaması ile ilgili de sıkıntılar var. Ulaşıma, bir birini tamamlayıcı bir mantıkla yaklaşılmıyor. Bir mod palazlandırılırken, bir diğer mod zayıflatılıyor. Mesela otobüsçülük…
Evet tabii Türkiye’de havayolları desteklenmeli ve hak ettiği seviyelere getirilmeli, evet raylı sistemler desteklenmeli ve hak ettiği yerlere getirilmeli; keza deniz taşımacılığı da öyle… Ama otobüsçülük de bu taşıma modlarına ezdirilmemeli.
Unutulmamalı ki, bunların hepsi bir birini tamamlayan modlar.
Uçağın gidemeyeceği yere otobüs gider, trenin gitmediği yere otobüs gider. Dolayısıyla otobüsçülüğü de bu bütünün bir parçası olarak görmek gerekiyor. Maalesef otobüsçülüğe yeterince önem verilmemesi de sıkıntının ana kaynaklarından birisi…
GÜLEGÜLE: Size göre çözüm nedir? Neler yapılmalı veya neler yapılmamalı?
ÇOK İŞ DEĞİL, AZ KÂR, AZ ZARAR!
ŞAHİN: Şu 5 yıla baktığımızda bir uzaylı inmedi. Eskiden filmlerde seyrettiğimiz gibi, ‘maskeleri takacağız 2 yıl pandemi dönemi yaşayacağız ‘dense kimse inanmazdı. Ama İsrail-Filistin savaşı, İsrail-İran savaşı, Rusya-Ukrayna savaşı hep bir savaşla gidiyoruz.
Yani şu anda ekonominin seyri hakkında sağlıklı bir fikrimiz yok.
Enflasyon nereye gider, kurlar nerede durur, akaryakıt fiyatları bir yerlerde frenler mi; bunu bilmeyi bırakın kestiremiyoruz bile! Mesela en önemli noktalardan birisi de faiz!… Faizler an itibariyle o kadar yüksek ki, yatırım yapmayı neredeyse imkansız hale getiriyor. Düşecek mi, onu da kestiremiyoruz. Bizde içeride de karışıklıklar var, bu karışıklıklar bitmeden ‘işler şu zaman düzelecek’ diye ahkam kesmek yanlış olur. Ama benim gördüğüm bir şey var; gidişatımız çok iyi değil. Bu gidişatın da 2026’nın 6. Ayına kadar da devam edecek diye düşünüyorum. Yani bırakın bu yarıyı ben 2025’ten sonra 2026’nın da bizim sektörde çok doğru gitmeyeceği fikrindeyim. Tek tavsiyem olabilir benim, 2026’nın 6. Ayına kadar zarar eden kişinin otobüsçülük yapmaması lazım.
Bu işi yapacak kişilerin de doğru fiyatlandırma yapması lazım, günü geçirmemek lazım, öz sermayeyi kaybetmemek lazım.
Çok dikkatli hareket edip çok sefer değil, çok iş değil, doğru sefer planlaması yapıp, doğru para kazanmak gerekiyor.
Gerekiyorsa sefer sayısını azaltıp boşu boşuna araç kaldırmaması lazım. Çünkü aynı zamanda ülkeden giden bir gider bu, verdiğiniz mazot, aldığınız araç çoğu zaten ithal geliyor netice itibari ile bunların hepsi bir kayıp. Az olan işle kendi işini bu döngünün içerisindeki en kârlılığa veya en az zararlılığa getirebilecek vaziyette hareket edilmesi gerekiyor.
Temmuzun ortasındayız, 2026’nın 6.ayına kadar 1 yıl var ve bu 1 yıl içerisinde hiç kimse hata yapmamalı, yanlış hayallere kapılmamalı, ayağını yorganına göre uzatmalı. İşler düzelmeyecek, ben görüyorum bunlar yaşanacak. Otobüsçünün masraflarını kısıp doğru rakamlarla doğru dolulukla hareket ediyor olması lazım. Hovardalık değil tutumluluk zamanı. Şu anda o dönemler bitti.
GÜLEGÜLE: MAPAR olarak güzel geçti mi bu 6 ay?
KRİZ HERKESİ TEHDİT EDİYOR
ŞAHİN: Bizler de mutlu değiliz. Neden mutlu değiliz; ne yazık ki ülkemizde ve dünyada yaşanan olaylardan dolayı tekstilciler etkilendi, otomotivciler etkilendi, inşaat sektörü etkilendi sadece kendi sektörümüz değil bütün sektörlerde sıkıntı diz boyu. Mesela tekstil sektörü, şu anda tekstilin kalbi Mısır’da atıyor. Bunun nedeni; enflasyonun Türkiye’de yüksek olması, insanların alacağı maaşın 22 bin küsur olmasıyla beraber iyi veya kötü demiyorum ama şu anda hepimiz ev geçindiriyoruz, netice itibari ile döndüğümüzde bu paralar yetersiz.
Yine kaba tabir yapacağım, patron da şu anda yaptığı işten memnun değil işçi de çalışmaktan memnun değil. Çünkü paranın değeri çok bozuldu, enflasyon her şeyi alıp götürüyor. Hiçbir şekilde kurtarmıyor.
Döndüğümüzde şu anda bizler de elimizden geldiği kadarıyla masrafları çıkartmaya uğraşıyoruz, yani önemli olan içeriden sermayeden yemek değil çalışanlarımızı muhafaza edip onları mağdur etmeden bu enflasyon zamanından çıkana kadar avuçta tutmaya çalışıyoruz, tabii ki şirketi de mağdur etmeden. Bakın Allah kimsenin başına getirmesin o iflas ertelemeleri, konkordatolar başladı. Bizlerin de bu noktada çok ama çok dikkatli olmamız lazım.